4 Temmuz Çuvalı Unutulamaz

Türkmen tapularını ‘kurtaran’ Süleymaniye timi, ‘çuval baskınına’ silahlı yanıt vermedi. Çünkü asıl operasyon başarıyla tamamlanmış, tapuların mikro film ve dijital kaydı çoktan Ankara’ya ulaşmıştı.

Çuval olayındaki 7 yıllık büyük sır

OLAYIN BAŞLANGICI NEYDİ?

10 Nisan 2003 Kerkük-11 Nisan 2003 Musul
Tapu ve nüfus idareleri peşmergeler tarafından yağmalanıyor.
Demografik yapıyı değiştirmek için Türkmen ve Araplara ait kayıtlar yakılıp yok ediliyor.
Bu sırada Irak birlikleri Kuzey’i terk etmiş, bölge tamamen Amerikan birlikleri ve peşmergelerin hakimiyetine geçmiş durumda.

Çuval olayındaki 7 yıllık büyük sır
Çuval olayı unutulamaz

Süleymaniye’de konuşlanan Türk özel harekat timi gelişmeleri yakından izliyor.
Türk istihbaratı bölgede etkin. Meydana gelebilecek olaylar hakkında önceden haber alma kabiliyetine sahip.
Türkmenler de Türk askerine yardımcı oluyor, rehberlik yapıyor.
Nitekim, Türkmenlere ait tapu kayıtlarını yok etme hazırlıkları istihbaratçıların başarılı çalışmasıyla önceden öğreniliyor ve Süleymaniye’de görevli özel birlik bu kayıtların tamamını kopyalayarak Türkiye’ye gönderip, güvence altına alıyor.  

Türkiye’nin Kuzey Irak’taki etkinliği sadece bu kritik operasyonla sınırlı kalmıyor.
Bölgedeki Türkmenlere, Türkiye’den ilaç ve yiyecek olarak yardım malzemeleri ulaştırılıyor

Çuval olayındaki 7 yıllık büyük sır

Bu sırada peşmergeler, bölgede Türkmenleri ve Arapları yok sayarak her istediğini yapabilmek için Amerikalıları kışkırtıyor ve Süleymaniye’deki birliğin etkisiz hale getirilmesine karar veriliyor.
Çuval olayından önce, 22 Nisan 2003’te Türkmenlere gıda ve ilaç götüren Türk timi, “Silah taşıyorsunuz” iddiasıyla ABD birlikleri tarafından durduruluyor.
Yardım konvoyundaki Türk askerleri 2 gün süreyle alıkonuluyor.
ABD’liler “Misafir ettik” diye açıklama yapıyor ama asıl amaç Türk birliğini caydırıp, hareket kabiliyetini kısıtlamak ve peşmergeleri bölgenin tek hakimi haline getirmek…  

Çuval olayındaki 7 yıllık büyük sır
 

Ardından Türk-Amerikan ilişkilerini derinden yaralayan “çuval olayı” meydana geliyor.
4 Temmuz 2003 tarihinde.
Yani ilk olaydan yaklaşık 2,5 ay sonra.

OLAY GÜNÜ YAŞANANLAR

Süleymaniye’deki Türk karargahında görevli bir binbaşı komutasındaki 11 Türk özel harekatçı ve Türkmen mihmandar, Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı’na bağlı askerler ve peşmergelerin baskınına uğruyor.
Baskın sırasında Türk askerleri gelenleri önceden görüyor. Ancak Amerikalılar daha önce de o binaya birkaç kez “kahve içmeye” geldiği için bunun bir saldırı olduğuna ihtimal verilmiyor.
Ta ki, Amerikan askerleri teslim olmalarını söyleyene kadar.

Olay sırasında Türk özel harekatçıları silahla karşılık verme fırsatı buluyor ancak bunu tercih etmiyor.
Peki hepsi özel eğitimli bu askerler neden tes lim oluyor? Birincisi; Süleymaniye timi, üstlendiği kritik operasyonu tamamlamış olmanın, yani tapu kayıtlarını Ankara’ya ulaştırmanın verdiği rahatlıkla hareket ediyor.
İkincisi; timin komutanı serinkanlı davranarak, iki ülke arasında ağır sonuçlar doğurabilecek büyük bir çatışmayı önlüyor. “Karşılık vermeyin” diyor.

ABD’liler 11 asker ve Türkmen mihmandarı derdest edip başlarına çuval geçirerek götürüyor ve 60 saat süreyle sorguya çekiyor.
Ama gerek sorgulamada, gerekse büroda yapılan aramalarda Türk “özel ekiplerinin” gizlice yürüttüğü “tapu operasyonuna” ilişkin herhangi bir belge ya da bilgiye ulaşılamıyor.

Süleymaniye’de önemli olan, Türk askerlerinin hem operasyonu başarıyla tamamlaması, hem zayiat vermemesi, hem de iki ülke ilişkilerini içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklememesiydi. Çünkü Amerikan askerlerine karşılık verilmesi durumunda çıkacak çatışmada ölü sayısı yüksek olabilirdi. Nitekim, olay sırasında Genelkurmay Harekat Başkanlığı görevini yürüten Korgeneral Köksal Karabay, emekliye ayrıldıktan sonra çok önemli bir detayı şöyle açıklıyordu:

“ABD askerleri Türk timinin bulunduğu sokağa girdiklerinde tim komutanı kapıya çıkıp ‘hoşgeldiniz’ diyor. ABD’liler üzerine çullanıyorlar. Bu sırada herkes ateş etmeye hazır. Ama tim komutanı binbaşı Aydın elini kaldırarak ‘ateş etmeyin’ diyor.
Olayı soruşturan ABD’li Korgeneral John Slyvester’in ‘Neden ateş etmediniz’ sorusuna Tim komutanı Binbaşı Aydın E. ‘O kadar acemice geliyorlardı ki, ateş etsek en az 60 kişiyi öldürürdük.
Biz de ölürdük ama iki ülke arasında kapanmaz bir yara oluşurdu’ diyor. Bunun üzerine General Slyvester’in tim komutanını Aydın’ı alnından öpüyor.”

Çuval olayındaki 7 yıllık büyük sır

Türk askerleri serbest bırakıldıktan sonra ABD Genelkurmay Başkanı’nın Türk Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ü arayarak özür dilediği ve şu mesajı ilettiği öne sürülüyor: “Askerlerinizin anlayışlı davranması beni çok mutlu etti. Tanrıya bin şükür, askerleriniz ve askerlerimiz evlerine sağsalim dönebildi.”

Hilmi Özkök’ten başına çuval geçirilen Türk askerine şok emir

Çuval olayındaki 7 yıllık büyük sır
hesap vermelidir 

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün, 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde Amerikan askerleri tarafından Türk Özel Kuvvetleri Bürosu’na yapılan baskınla, 11 Türk askerinin başlarına çuval geçirilip kelepçelenerek esir alınması olayını öğrendiğinde, esir alınan askerler için “Mukavemet etmesinler” dediği ortaya çıktı.

E.Amiral Türker Ertürk, soğuk savaş yıllarında olduğu gibi taşeronluk yapmayan ve hizadan çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı tetiğe 1 Mart tezkeresinin reddi üzerine 3 ay sonra 4 Temmuz 2003’te basıldığını ve Türk askerinin başına çuval geçirildiğini belirtti.  

ÖZKÖK’TEN “MUKAVEMET ETMESİNLER” EMRİ

Ertürk, 4 Temmuz 2003 günü, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün, olayın kendisine bildirildiği sırada odasında yaşananları ve Özkök’ün olayı öğrendikten sonra verdiği emri açıkladı. Ertürk, şöyle dedi:

“Bugün Almanya’da siyasi mülteci olarak yaşayan E. Dz. İk. Kur. Alb. Ali Gözenek o gün (4 Temmuz 2003) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e bir konuyu anlatmaktadır. Komutana bir konu anlatılırken makama bir başkasının girmesi normal değilken zamanın Genelkurmay Harekât Başkanı Korgeneral Köksal Karabay durumun ivediliği nedeniyle içeri girer ve Irak’ta gelişen acil durumu anlatır ve emir beklediklerini rapor eder. Hilmi Özkök’ün suratı simsiyah olur ve ‘Mukavemet etmesinler’ diye emir verir.”

Özkök’ün, bu olayın, yaşanan Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Amirallere Suikast gibi davalar sürecine değin geleceğini fark etmediğini dile getiren Ertürk, şöyle devam etti:

“Özellikle soğuk savaştan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinin durduğu yer Türk halkının yanıdır, hizasıdır. Türk halkının çıkarlarının yanında, doğru yerde durmuştur. Hatta bunu yaparken,dönemin Savunma Bakan Yardımcısı ‘Türk generalleri hizadan çıktı’ demiştir. Bunu, 1995’teki Çelik Harekatı nedeniyle söylemiştir. Soğuk savaştan, 1990’dan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri, emperyalizmin uşaklığını, taşeronluğunu yapmamışve en sonunda da bardağı taşıran damla olarak, 1 Mart 2003 Tezkeresi’nin Meclis’ten geçmemesi görülmüştür.Esasında Türk Silahlı Kuvvetleri Meclis’in o tercihine hiç karışmamıştır. Ama bu bir demokratik tercih olmasına rağmen, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri liderlik görevini yapmadı’ demişlerdir. O zaman buradan şunu anlıyoruz; bizim müttefiklerimizin demokrasi tercihini, demokrasiyi görmek gibi bir arzuları yoktur. Türk Silahlı Kuvvetleri baskı yapsın, 1 Mart Tezkeresi’ni Meclis’ten geçirsin istemişlerdir. Türk Silahlı Kuvvetleri baskı yapmamıştır, demokrasinin kurallarına ve işleyişine bırakmıştır. Türk halkının Meclis’teki temsilcileri de, 1 Mart Tezkeresi’ni geçirmemişler. O zaman işte ‘Amerikalı müttefiklerimiz’, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni itibarsızlaştırmaya, etkisizleştirmeye ve kafesin arkasına atma kararını vermişlerdir.(CIA ajanı) HenriBarkey, ‘Biz AKP ile Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kafesledik’ diyor.”

“BAŞINIZA ÇUVAL GEÇİRİLİYORSA MUKAVEMET ETMEK ZORUNDASINIZ, GEREKİRSE ÖLMEK ZORUNDASINIZ”

4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de yaşanan Çuval Olayı’nın tek amacı olduğunu dile getiren Ertürk, bu amacı şu sözlerle açıkladı:

“Amacı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgede ve Türk halkı gözündeki itibarını beş paralık etmektir. Siz empatiyapın ve kendinizi Ankara’da, Genelkurmay Başkanı olarak düşünün. Size böyle bir operasyon yapıyorlar. Askere, tetiğe basmak düşer. Eğer birisi sizin itibarınızı beş paralık etmeye kalkıyorsa, sizin kafanıza çuval geçirmeye kalkıyorsa, mukavemet etmek zorundasınız. Gerekirse, ölmek zorundasınız.

Gelinen noktada, Türk Silahlı Kuvvetleri itibarsızlaştırıldıysa, etkisizleştirildiyse, ne içindir? Suriye’ye terör ihraç etmek için, Orta Doğu’da taşeron olarak kullanmak içindir. Bunun başlangıcı, Süleymaniye’de Türk askerinin kafasına çuval geçirilmesiydi. İşte burada komutanlık görevini kim yapamamıştır? Zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök yapamamıştır.”

Bundan sonraki süreçte yaşanan Ergenekon ve Balyoz davalarının çok açık olarak operasyon olduğunun günümüzde bilindiğini de vurgulayan Ertürk, “Bunu Başbakan Erdoğan bile söylüyor. Ama ne yazık ki bu süreçte Hilmi Özkök silah arkadaşlarına sahip çıkmamıştır. Hatta ‘Ben kasaptaki ete soğan doğramam’ demiştir, mahkemelere gitmemiştir, tavır göstermemiştir. Bu gelişmeler gösteriyor ki, zamanında Hilmi Özkök, bir komutandan, bir Mustafa Kemal’in askerinden beklenen tavrı, hem başlangıçta göstermemiştir, hem de gelişim sürecinde göstermemiştir.”dedi.

Ankara’da 4 Temmuz 2003 günü, Özkök’ün ‘Mukavemet etmesinler’ emrine bizzat tanıklık eden bir subaydan, bir askerden öğrenerek Türk halkına ilettiğiniifade eden Ertürk, Çuval Olayı’nınbugüne değin hep ‘neler olduğu-askerin direnip-direnmediği’ bağlamında merak edilen bir konu olduğunu da anımsatırken, “Zannediyorum bu haberle birlikte bu konu biraz daha açıklığa kavuşmuştur”diye konuştu.

“BÖYLE BİR KARAR, BÖYLE BİR EMİR MUTLAKA YARGILANMALIDIR”

Ertürk, “Özkök’ün daha önce de Irak’a ABD’nin özel timini Meclis izni olmadan geçirdiği, sonra da bu timin yeniden ülkemiz üzerinden geçtiği ortaya çıkmıştı.  Şimdi de siz, ‘Mukavemet etmesinler’ direktifini aktarıyorsunuz. Böylesine bir durumu, gerçek anlamda bir bağımsız yapıya kavuşmasını dilediğimiz yargı mı yargılamalı, yoksa bu konuda verilecek en gerçek hüküm tarihin yargısı mı olacak?” sorusuna da, şu yanıtı verdi:

“Türk askerine yakışan, Türk halkının çıkarlarından yana tavır koymaktır. Bu ülkenin güvenliğinden ve refahından yana tavır koymaktır. Eğer bunun için tetiğe basmak gerekiyorsa, ölmek ya da öldürmek gerekiyorsa; Türk askerinden bu beklenmelidir. Ama ne yazık ki Süleymaniye’de Türk askeri bu görevini yapamamıştır. Bunlar Orta Doğu’da, ülkemizi de içine alan bir planı gerçekleştirmek için yapıldı. Türkiye’yi bölüp parçalayabilmek için yapıldı.Türkiye’de terörü azdırmak, ülkede bölünme ve parçalanmanın şartlarını oluşturabilmek için hazırlandı. İşte bugün ülkemizin yaşadığı zorlukların başlangıcı budur. Esasında böyle bir karar, böyle bir emir mutlaka yargılanmalıdır. Ama yargılayabilmeniz için, bu ülkede, bu toprakların gözüyle bakan bir iktidarı getirmeniz lazımdır. Eğer bunu getiremezseniz; bu tip hainlikleri, bu tip yanlış kararları yargılayabilmeimkanına kavuşamazsınız. Ancak tarihte bir vaka olarak, okuduğunuz bir gerçek olarak kalır. Onun ötesinde ne yazık ki hiçbir geçerliliği olmaz.”

“KİMİ ZAMAN ORDUNUN EN TEPESİNDEKİ BİR ŞAHIS BİLE, BİR RÜTBESİZ ERİN GÖSTERDİĞİ KAHRAMANLIĞI GÖSTEREMEZ…”

E. Amiral Türker Ertürk, “Bir tarafta, kendisine atılı iddiaları hem kendine, hem de üniformasına yakıştıramadığı için, ‘Ben bu hukuksuzlukla yaşayamam’ diyerek intihar eden bir Yarbay Ali Tatar örneği, diğer tarafta da sizin aktardığınız bilgiden hareketle Amerikalılar kendi askerini esir almışken ‘Mukavemet etmesinler’ emri veren bir Genelkurmay Başkanı duruyor. Buna, Türk askerinin karakteri bakımından nasıl bir değerlendirme yapacaksınız?” sorusu üzerine de, şunları kaydetti:

“Askerin görevi, zamanı geldiğinde, şartlar oluştuğunda vatanı için ölmektir. Bazen bunu bir üsteğmen, bazen bir astsubay, başçavuş, bir rütbesiz er layıkıyla yapar ve kahraman olur. Ama kimi zaman ordunun en tepesindeki bir şahıs, en tepesindeki bir komutan bile, bunu yapamaz, bir rütbesiz erin gösterdiği kahramanlığı gösteremez. Bu tarihte çeşitli seferler olmuştur. Yalnız ülkemizde değil, diğer ülkelerde de olmuştur. İşte bu gördüğünüz vaka da, kötü örneklerden birisidir.”

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir