Milliyetçi Fevzi Çakmak

Yaşamının yarısından fazlasını savaş meydanlarında geçiren, 10 Nisan 1950’de vefat eden Türkiye’nin ikinci ve son mareşali Fevzi Çakmak, İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgaline karşı durması başta olmak üzere verdiği kararlarla milli mücadelenin en önemli isimlerinden biri olarak tarihteki yerini aldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun ikinci, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, 12 Ocak 1876’da İstanbul Anadolu Kavağı’nda dünyaya geldi. Babası Çakmakoğulları’ndan Tophane kâtibi Miralay Ali Sırrı Bey, annesi Var­nalı Müftü Hacı Bekir Efendinin kızı Hasene Hanım’dır.

“Mustafa Fevzi” adını alan Fevzi Çakmak, 10 yaşında Selanik’te askeri ortaokula başladı. Daha sonra 1887’de İstanbul’da Soğukçeşme Askeri Ortaokuluna geçen Fevzi Çakmak, buradaki eğitimini tamamladıktan sonra Mart 1890’da başladığı Kuleli Askeri Lisesini Şubat 1893’te ikincilikle bitirdi.

Aynı yıl Kara Harp Okuluna geçen, burayı da piyade subayı olarak tamamlayan Fevzi Çakmak, başarıları dolayısıyla kurmay sınıflara devam hakkı kazanarak Harp Akademisine geçti. 16 Mart 1897’de üsteğmen, 25 Aralık 1898’de de kurmay yüzbaşı unvanıyla akademiden mezun olan Fevzi Çakmak, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı’na atandı.

Çakmak, burada karargah subaylığı, Metroviçe Tümeni Karargah Subaylığı, Taşlıca Mutasarrıfı ve Komutanlığı, Mürettep Kosova Kolordusu Kurmay Başkanlığı, Mürettep Garp Ordusu Kurmay Başkanlığı, Nizamiye Yakova Tümen Komutanlığı, Kosova Kuvayi Umumiyesi Kurmay Başkanlığı, Vardar Ordusunda Şube Müdürlüğü görevlerini yürüttü.

22 Aralık 1914’de 5’inci Kolordu Komutanlığı’na getirilen Fevzi Çakmak, 2 Mart 1915’te mirliva (tuğgeneral) unvanını aldı.

Birinci Dünya Savaşında kolordusu ile Çanakkale savaşlarına katılan Fevzi Çakmak, savaş sonunda Atatürk’ün Anafartalar Grup Komutanlığından ayrılması üzerine bu göreve vekalet etti ve düşman bu cepheden ayrılana kadar görevini sürdürdü.

Ardından 2’nci Kafkas Kolordusu Komutanlığı ve 2’nci Ordu Komutanlığı görevlerinde bulunan Fevzi Çakmak, 28 Temmuz 1918’te korgeneralliğe (ferik) yükseldi. Fevzi Çakmak, Mondoros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından 24 Aralık 1918’te de Genelkurmay Başkanlığına atandı, bu makamda bulunduğu sürece pek çok silah ve cephanenin düşman eline geçmesini de önledi.

İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgaline karşı çıktı

Mondoros Mütarekesi’nin tek taraflı uygulanması ve İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgaline karşı çıkan Fevzi Çakmak, 1919 yılı mayıs başlarında Yunanlıların İzmir’e çıkarma yapma hazırlıkları sürerken, Harbiye Nazırı Şakir Paşa’nın makamında bulunmadığı kısa bir süreden yararlanarak, İzmir’deki Kolordu Komutan Vekili Albay Süleyman Fethi Bey’e “Çıkarılan devriyelerin peyderpey miktarlarının artırılarak Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri ve bir oldu bitti yaratmaları muhtemeldir. Bunun için derhal Averof zırhlısı komutanına, badema (bundan sonra) devriye çıkarılırsa, bunları Türk birliklerinin silahla karşılayacağını tebliğ ediniz.” telgrafını çektirdi.

Bu tebliğe karşılık Süleyman Fethi Bey’in “Dinlemeyip çıktıkları takdirde bu emir yerine getirilecek midir?” sorusuna da “Tereddüt edilmeden ateş edileceği” yanıtını verdi.

Tebliğ etkisini gösterdi, işgal gününe kadar bir daha Yunan devriyeleri İzmir’e ayak basmadı. İtilaf devletlerinin baskısı ile Fevzi Paşa Genelkurmay Başkanlığından uzaklaştırılırken Yunanlılar da 15 Mayıs 1919 günü İzmir’e çıktı.

Daha sonra Fevzi Çakmak önce 1’inci Ordu Komutanlığına, ardından 3 Şubat 1920’de Harbiye Nazırlığına (Milli Savunma Bakanlığına) atandı.

Fevzi Çakmak, bu görevi sırasında Milli Mücadeleye değerli hizmetlerde bulunurken, İstanbul’dan birçok silah ve cephanenin Anadolu’ya taşınması ve değerli komutanların Anadolu’ya geçmesinde rol oynadı.

Paris Barış Konferan­sı’nın Türkiye hakkında aldığı kararları kabul etmedi. Bu arada İstanbul’dan Ankara’ya silah, cephane ve insan kaçırma konu­sundaki çalışmalarına hız verdi. Anadolu’daki harekâtın güçlenmesi için bütün gücüyle çalıştı ve her yeni gelişme­yi Mustafa Kemal’e bildirdi. Nihayet İn­gilizler İstanbul’u resmen işgale başla­yınca Fevzi Paşa da makamından düş­man askerleri tarafından çıkarıldı (16 Mart 1920). İstanbul müttefik kuvvetler tarafından resmen işgal edilince Fevzi Çakmak, Harbiye Nazırlığı görevinden 21 Nisan 1920’de ayrılarak Anadolu’ya geçti.

Artık İstanbul’da yapılacak bir şey ol­madığını anlayan Fevzi Paşa, Beykoz’da­ki evinden gizlice Ankara’ya doğru yola çıktı. Fevzi Paşa’nın geçeceği yollarda önlemler alarak onu yakalamak istediler. Ancak bütün engellemelere karşın An­kara’ya ulaşabildi. O sırada toplantıda olan Büyük Mil­let Meclisi (TBMM) üyeleri Fevzi Paşa’nın hep bir­likte karşılanmasını kararlaştırdı ve karşıladı. Fevzi Paşa’nın Ankara’ya gelişi ve TBMM’de yaptığı konuşma met­ni bir tamim olarak bütün memlekete ve ordu birliklerine gönderildi.

Fevzi Çakmak Anadolu’ya geçtikten sonra Ankara hükümetince 3 Mayıs 1920’de Kozan Milletvekili sıfatıyla Milli Savunma Bakanlığına ve Bakanlar Kurulu Başkan Vekilliğine seçildi. Burada çalışmalara başlayan Fevzi Çakmak, yeni ordunun kurulmasında büyük rol oynadı.

İdamına karar verildi

İstanbul hükümeti tarafından Anadolu’ya geçmesi hoş karşılanmayan Fevzi Çakmak için 27 Mayıs 1920’de İstanbul 1’inci İdare-i Örfiye Divan-ı Harbi tarafından gıyaben askerlikten uzaklaştırılmasına, nişan ve madalyalarının geri alınmasına ve idamına karar verildi.

9 Kasım 1920’de Genelkurmay Başkanı Albay İsmet Bey’in Batı Cephesi Kuzey Kesimi Komutanlığı’na atanarak ayrılması nedeniyle Genelkurmay Başkan Vekilliğini de üstlenen Fevzi Çakmak’ın rütbesi İkinci İnönü Zaferi’nin ardından 3 Nisan 1921’de TBMM tarafından orgeneralliğe (Birinci Ferik) yükseltildi.

Fevzi Çakmak, Eskişehir ve Kütahya’da istenilen sonucun alınamaması üzerine halkta ve ordu içerisindeki moral bozukluğuna karşı gerek TBMM’de yaptığı konuşmalarla gerekse verdiği beyanatlarla moral yükselten kişi oldu.

Fevzi Paşa, Kozan milletvekili olarak katıldığı TBMM tarafın­dan kurulan İcra Vekilleri Heyetine (Bakanlar Kurulu) Müdâfaa-i Milliye Vekili (Milli Savunma Bakanı) seçildi. İcra Vekil­leri Heyeti de onu başkan seçti. Bu görevde bulunduğu sırada özellikle dü­zenli ordu kurulması konusunda büyük hizmetleri oldu. Fevzi Paşa, II. İnönü Savaşı’nın ka­zanılmasından sonra İsmet Bey’in (İnönü) yerine önce vekâleten, son­ra asâleten Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Reisliğine getirilince vekillikten ayrıl­dı (5 Ağustos 1921). Sakarya Savaşı’nın kazanılmasında da büyük hizmetleri oldu.

“Düşmanın kolları mezarlarına yaklaşıyor”

Fevzi Çakmak, moral bozukluğuna karşı gelmek için verdiği bir beyanatında, “Düşmanın ilerlemesine karşı halkın katiyen tereddüt ve endişe etmesine mahal yoktur. Düşmanın, Anadolu içerisine doğru uzanmak isteyen kolları mezarlarına yaklaşıyor. Bu yeni sefer, düşmanın ölüm yolculuğudur.” ifadelerini kullandı.

Milli Savunma Bakanlığından 5 Ağustos 1921’de ayrılan ve asaleten Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Çakmak, 12 Temmuz 1922’de Büyük Taarruz hazırlıklarıyla ilgilenmek üzere cepheye gitti. Yunan ordusunu ke­sin yenilgiye uğratan Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın planları Fevzi Paşa tarafından hazırlanmıştı. Kendisine, Mustafa Ke­mal’in önerisiyle TBMM ta­rafından 31 Ağustos 1922 tarihinde mareşallik rütbesi verildi. Böylece Kurtuluş Savaşı’nın Atatürk’ten sonra ikinci mareşali Fevzi Çakmak oldu.

Kozan’dan ve İstanbul’dan olmak üzere iki kez Millet Meclisi üyeliği yapan Fevzi Pa­şa, 30 Ekim 1924’te, asker olan milletvekillerinin politikayı ya da askerliği seçmeleri istenin­ce çok sevdiği askerlik mesleğini tercih etti. İstanbul milletvekilliğinden ayrıla­rak Erkân-ı Harbiyye-i Umumiyye Reis­liği görevini 12 Ocak 1944’te yaş haddinden emekli oluncaya kadar sürdürdü.

“Ordunun politikaya karışmasına razı olamam”

Büyük Önder Atatürk’ün sevdiği, saydığı ve güvendiği bir komutan olan Fevzi Çakmak ile Çanakkale’de başlayan dostluğu karşılıklı sevgi, saygı ve bağlılıkla sürdü.

TBMM’deki muhalefet grubunun, Mustafa Kemal Paşa’nın yerine kendisini geçirme fikrini açtığı Fevzi Çakmak, bunu tereddütsüz reddetti ve şu yanıtı verdi:

“Bana böyle bir mevkiyi layık gördüğünüz için teşekkür ederim fakat bu teklifinizi kabul edemeyeceğim. Bu dediğiniz şey hiçbir zaman olamaz. Sizin de bu yolda çalışmaktan vazgeçmenizi tavsiye ederim. Hepimiz bulunduğumuz mevkilere rıza gösterecek ve el birliği ile memleketin yükselmesi için çalışacağız; yapılacak o kadar çok işimiz var ki hepimize bol bol yeter. Eğer bu yolu bırakarak birtakım siyasi entrikalara kapılacak olursak bu memleketi batırırız. Buna da hakkımız yoktur. Hele ordunun politikaya karışmasına hiçbir şekilde razı olamam. Ben bugün ordunun en sorumlu bir yerinde bulunuyorum. Teklifinizi kabul edecek olursam yarın benim yerime geçecek olan bir paşa da ordunun kendisine bağlı olduğuna güvenerek beni devirir ve yerime geçer. Onu da çok geçmeden bir üçüncü paşa taklit eder. Memleket asıl o zaman askeri diktatörlüğe doğru kayar ve memleketin bizden beklediği hizmetlerin hiçbirisi yapılamaz.”

Atatürk’ün vefatından sonra tekrar Fevzi Çakmak’a Cumhurbaşkanlığı teklifi ile gelindi ve “Meclis’te ve orduda çoğunluk sizi Cumhurbaşkanı görmek istiyor.” denildi.

Fevzi Çakmak ise Genelkurmay Başkanı olduğunu belirterek, “Anayasaya göre Cumhurbaşkanı ancak Meclis’in içinden seçilebilir” yanıtını verdi. “Peki bize aday gösterebilir misiniz?” sorusuna da Çakmak, “Bana kalırsa bugünkü durumda Atatürk’ün yerine geçmeye en layık olan şahıs, İsmet İnönü’dür. Bu benim sadece kendi düşüncemdir. Fakat Büyük Millet Meclisi kimi layık görür de seçerse o benim de Cumhurbaşkanım olur. Yeter ki bu seçilme, kanuna ve anayasaya uygun olsun.” yanıtını verdi.

İkinci Dünya Savaşı başladığında ise Fevzi Çakmak, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye her fırsatta savaşın sınırların uzağında olduğuna, orduyu kuvvetlendirecek fakat savaşın dışında kalmak için çalışacaklarına ilişkin sözleriyle, ülkenin İkinci Dünya Savaşı’na katılmamasında önemli bir rol üstlendi.

Siyasi yaşamı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’ne girmesi ve milletvekili olması konu­sunda bizzat Cumhurbaşkanı İsmet İnö­nü tarafından yapılan önerileri kabul et­medi. CHP’ye duydu­ğu kırgınlık dolayısıyla bu partiye karşı kurulan Demokrat Parti (DP)’yi destekledi. Bu partinin listesinden bağımsız aday ola­rak 21 Temmuz 1946’da İstanbul Milletvekili seçildi. Bir süre sonra parti yönetici­leriyle anlaşmazlığa düşerek DP’den ayrıldı (12 Temmuz 1947). Mil­let Partisi’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı (20 Temmuz 1948) ve bu partinin şeref başkanı seçildi.

Fevzi Çakmak, Teşvikiye Sağlık Yurdu’nda öldüğü zaman, hükümet millî yas ilân etmediği için; halk, CHP aley­hine büyük tepki gösterdi. Beyazıt Camisi’nde kılınan namazdan sonra çoğun­luğu üniversite gençliği olmak üzere, ka­labalık bir cemaatle toprağa verildiği Eyüp Sultan’a ka­dar eller üzerinde taşındı. Halkın Fevzi Çakmak’ın cenazesine duyduğu bu bü­yük ilgi, CHP’ye kar­şı gösterilen ilk açık direniş hareketi ve İsmet İnönü’nün önemli bir siyasî yenil­gisi olarak yorumlandı.

Fevzi Çakmak başarılı askerlik yaşamı boyunca çalışkan, alçak gönüllü, sağlam iradeli ve karakterli, dinine bağlı bir komutan olarak sevildi ve sayıldı. En bü­yük zevki kitap okumak olan Paşa, geniş bir kültüre sahipti. Özellikle tarih, edebiyat ve toplumbilime çok önem verir­di. Fransızca, İngilizce, Arapça ve Fars­ça yanında bazı Balkan dillerini de bilir, günlük politikadan hoşlanmazdı. Aske­rin politik çekişmelerin dışında tutulmasını savunurdu. Balkan Savaşı’nın kaybedilmesinin en büyük sebebini ordunun siyasete bulaş­mış olmasında gören Fevzi Paşa, orduyu daima politikadan uzak tutmuştur.    

Fevzi Paşa, Harp Akademisi’nde verdi­ği konferanslarını 1927’de kitap olarak yayımladı. Ta­mamen kendi inceleme ve saptamalarıyla belgelere dayanan bu eserde, Balkan felâketlerinin siyasî, sosyal ve as­kerî bakımlardan tahlilini yapmaktadır. Ayrıca Doğu cephesinde bulunduğu yıllar­daki gözlem ve incelemelerini de 1936’da kitap olarak yayımladı. Sade bir üslûpla, askeri başarılarını öğünme vesilesi yapmadan anlattığı eserleri harb edebiyatımızın başarılı örnek­lerindendir. Fevzi Paşa’nın bir hayli hacimli olan anıları ise ailesinde olup tamamı henüz yayımlanmamıştır. Fevzi Paşa,

Başarılı hizmetlerinden dolayı çeşitli liyakat, imtiyaz, harp madalyaları ve nişanlarla ödüllendirilmiş olan Mareşal Fevzi Çakmak; doğal olarak da İstiklal Madalyasına sahip olduğu gibi; Gümüş İmtiyaz Madalyası, Altın İmtiyaz Madalyası, Altın Muharebe Liyakat Madalyası ve İstiklal Madalyası ile Avusturya-Macaristan Harp Nişanı, Alman Kronodör Nişanı, Alman Demir Haç Nişanı, 1. Mecidi Nişanı, 5. Mecidi Nişanı, Kılıçlı 2. Osmani Nişanı, 4. Osmani Nişanı sahibidir.

Fıtnat Çakmak ile evlenmiş olan Mareşal Fevzi Çakmak’ın iki çocuğu vardır. İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Farsça, Arapça, Arnavutça ve Sırpça bilmekteydi.

Mareşal Fevzi Çakmak 10 Nisan 1950 Pazartesi sabahı saat 07.30’da vefat etti , İstanbul’da Eyüp Sultan Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.

ESERLERİ:

Garbî Rumeli’nin Suret-i Ziyâ ve Balkan Harbinde Garp Cephesi Hakkında Konferanslar (1927), Büyük Harb’de Şark Cephesi Harekatı (1936).

KAYNAKÇA: Falih Rıfkı Atay / Ondokuz Mayıs (1944), Süleyman Külçe / Mareşal Fevzi Çakmak (1953), Ali Fuat Cebesoy / Millî Mücadele Hatıraları (1953), Kâzım Karabekir / İstiklal Harbimiz (s. 389-396 / 650-654, 1960), Sinan Omur / Büyük Mare­şal: Fevzi Çakmak (1962), Adnan Çak­mak / Mareşal Fevzi Çakmak’ın Hatıraları (Hürriyet, 10 Nisan – 19 Mayıs 1975), Ali Gümüş, Kahraman Asker Mareşal Fevzi Çakmak (Tercüman gazetesi eki, 1986), Ayfer Özçelik / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 8, s. 190-192, 1993), Kemal Öztürk / İlk Meclis (s.149-151, Aralık 1999), Fevzi Çakmak (www.tsk.tr, 28.7.2015).

Fevzi Çakmak

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir